TARASIZ YARGI

Yargı, haksızlığına uğradığını, düşünen yığınların nihai durağıdır. Kişiler bu kapıyı çalarken kapının ardındakinin vereceği hükmün adil olmasını beklerler. Zira adil yargılanmak insan olarak doğmakla elde edilen, evrensel hukuk tarafından da tanınmış en temel haklardan biridir.[1]  Devlet hem Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. Maddesi ile hem de Anayasanın 36. Maddesi ile güvence altına alınan adil yargılama hakkına riayetle [2] sorumlu kılınmıştır.

Hukuki metinlerde geniş ve soyut bir kavram olarak yerini bulan bu hakkın kapsamı,  her geçen gün biraz genişlemektedir. Zira sosyal hayat dinamiktir. Böyle bir ortamda hakların beklentilerin durağan kalması, genişlememesi düşünülemez. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de Adil Yargılanma Hakkının dar değil geniş yorumlanmasını gerektiğini vurgulamakta bu noktada uygulayıcıları ufuklarını geniş tutmaya yönlendirmektedir.[3]  

Yargılama (jurisdictio), geçmişte kısaca gerçeği ortaya çıkartıp hakkı sahibine teslim etmek şeklinde tanımlanabilirken adil yargılama sınırları kolay çizilemeyen dolayısıyla da net bir tanımlaması yapılamayan bir kavram ve ilke olarak karşımızdadır. Adil yargılamanın en önemli vasıflarının bağımsızlık ve tarafsızlık olduğu tartışmasızdır.

Yargının bağımsızlığı denilince ülkemiz için tartışma HSYK’nın yapısında ve kararlarına karşı yargı yolunun kapalı olmasında toplanmaktadır. Kurul başkanının Adalet Bakanı olması ve Adalet Bakanlığı müsteşarının kurulun doğal üyesi olması özellikle eleştirilmektedir.  HSYK’nın yapısına dönük tüm eleştirilerin asıl nedeni kişilerin kendisine göre diğerleri olarak kabul ettiği kişilerin tarafsızlığına inanmamasıdır. Dolayısı ile yargıda ki asıl sorun sayıları çok fazla olmasa da içine düştükleri kabın tamamına olan güveni sarsan tarafsızlığını yitirmiş kişilerdir. Yargı bağımsızlına bir takım kurumsal düzenlemelerle yaklaşılabilse de tarafsızlık esasen ferden ferda vicdanlarda ki bir durum olduğu için tarafsızlığın temini için kişilerin tek tek rehabilite edilmesine ihtiyaç vardır. Yargı yandaş olmaz. Yargının içinde ki kişilerin yandaşlığında doğru karşılanmaz.

Kişilerin özel hayatlarında ki mensubiyetlerinin hukukun önüne geçmesi, millet adına yapılan tercihlerde; milletin değil, şahısların tercihlerine (kimi zamanda millete rağmen ortaya koydukları tercihlerine) öncelik atfedilmesi kabul edilemez. Yargının her noktasında hakkın hatırı âli tutulmalı, başka bir hatıralara feda edilmemelidir. Gayri meşru yollarla elde edilmiş olan bir gücün meşru bir gayeye hizmet etmesi görülmemiştir.

Son günlerde daha adil bir yargılama için neler yapılabileceği sorusu ülke gündemini yoğun olarak meşgul ediyor. Adalet Bakanlığı Yargı Reformu Stratejisinin ana başlıklarından[4] üç tanesi şöyle; Yargı Bağımsızlığının Güçlendirilmesi, Yargı Tarafsızlığının Geliştirilmesi, Yargıya Güvenin Arttırılması, bu başlıklar bir yandan kulaklarımıza hoş geliyor ancak diğer yandan da binlerce yıllık devlet birikimi olan milletimizde hala resmi ağızlarca yargının olmazsa olmazları bağımsızlığının yeterince kuvvetli görülmemesinin, tarafsızlığının yeterince gelişmemiş görülmesinin itiraf ediliyor olması üzücüdür.  Ancak bakanlığın yapılan tespitleri doğrudur. Yargımızın iş yükü, personel yetersizliği, adaletin gecikmesi gibi tali sorunları yanında asli sorunu tarafsızlık ve güven sorunudur. Bu sorun nasıl çözülür ? Dışarıdan bir müdahaleye mi ihtiyaç vardır yoksa çözümde yine yargının içinde midir? Bizce sorun insanla başlamaktadır. Çözümü de buradadır. Karar, sav ve savunma açısından konuyu değerlendirecek olursak;

Yargıcı Montesquieu gibi sadece yasayı okuyan bir göz ve söyleyen sesten ibaret olarak görmek mümkün değildir. Hâkim, hakîm, fehim, müstakim ve emin, mekin, metin olmalıdır.[5] Zira hukuku uygulamak yasayı okumaktan daha ileri bir faaliyettir. Ayrıca hukukun kaynaklarından biride hâkimin vicdani kanaatleridir.[6] Hâkim hukukun çıkış yerlerinden biri olan o vicdanı kürsüde ve özel hayatın da pak tutmak ile memurdur.  Hâkim önce kendisine hâkim olmalıdır. Önce kendisini yargılamalı adil olan hükmü kendisi ile ilgili kurmalı sonra hemcinsi diğer kişileri yargılama hakkını ve gücünü kendinde görmelidir.

Kararını verirken hukuk dışında bir başka referansı, (ideoloji, hemşerilik, etnik kökeni, cemaat..vb) yargılamanın taraflarından birinin lehine yada aleyhine hukuk terazisinde tesirli kılan kişi kürsüde de olsa hakim değildir.

Savcı öncelikle kendisini kamu adına iddia süzgecinden geçirmeli ve sonra kamunun adına söz söylemelidir. İddia da bulunurken kamunun hukuka uygun hassasiyetlerini, kamunun bakış açısını kendisine esas almalıdır.  Kamu adına iddiada bulunurken sosyal hayatta sadece kendisini ait hissettiği camianın sözcülüğünü yapıyorsa bu kişinin savcısı olduğu bir olayda adil yargılamadan söz edilemez.

Avukatın özü sözü doğru olmalıdır. Avukat vicdanında kendisini ve müvekkilinin beraat ettirmeden mahkemeden beraat istememeli. Toplumda sahibi olduğu olabileceği diğer sıfatları yargının üzerinde dolaylıda olsa bir etki aracı olarak kullanmaktan sakınmalı, yargının diğer organları ile olan kişisel dostluklarının adil yargılamaya zarar verebileceğini hissettiği anda tedbirini almalıdır. Haksızlığın faili olmamalı haksızlığı gördüğü yerde susmamalıdır.

Sonuç olarak daha adil bir yargılama maddi şarların iyileştirilmesi yanında bundan daha öte vicdanların iyileştirilmesi ile mümkün olabilecektir.

Kaynaklar:

1-    Pekcanıtez, H, Medeni Yargıda Adil Yargılanma Hakkı

2-    Tanrıver S., Hukuk Yargısı(Medeni Yargı) Bağlamında Adil Yargılanma Hakkı,

3-    TBBD, 2004/53

4-    http://www.sgb.adalet.gov.tr/yrs/Yargi%20Reformu%20Stratejisi.pdf

5-    Ali Himmet Berki Açıklamalı Mecelle-i Ahkamı Adliye

[1] Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Madde 6

[2] Bkz. Pekcanıtez, H, Medeni Yargıda Adil Yargılanma Hakkı, İzBD,1997/2,s35 vd; Tanrıver S., Hukuk Yargısı(Medeni Yargı) Bağlamında Adil Yargılanma Hakkı, TBBD, 2004/53,s. 191-215, s.191 vd.

[3] Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Delcourt / Belçika davasında AİHM, Madde 6’ya ilişkin kısıtlayıcı bir yorumun bu maddenin gaye ve hedefine uygun olmayacağı yönünde görüş bildirmiştir.

[4] http://www.sgb.adalet.gov.tr/yrs/Yargi%20Reformu%20Stratejisi.pdf

Adalet Bakanlığı Yargı Reformu Stratejisi (2009)

Ana Başlıkları

1-       Yargı Bağımsızlığının Güçlendirilmesi.

2-       Yargı Tarafsızlığının Geliştirilmesi.

3-       Yargı Verimliliği ve Etkinliğinin Arttırılması

4-       Yargıda Mesleki Yetkinliğin Arttırılması.

5-       Yargı Örgütü Yönetim Sisteminin Geliştirilmesi.

6-       Yargıya Güvenin Arttırılması.

7-       Adalete Erişimin Kolaylaştırılması.

8-       Uyuşmazlık Önleyici Nitelikli Tedbirlerin getirilmesi ve alternatif  çözüm yollarının Geliştirilmesi.

[5] Mecelle-i Ahkam-ı Adliye”nin “Fasl-ı Evvel” bölümü madde 1792

[6] Türk Medeni Kanunu madde 1, madde 4

Şenalpözer