Petrol Hukuku

REKABET KURULUNDAN İLK İNTİFA AÇIKLAMASI…

Rekabet Kurumu 1. Daire Başkanı Erkan Yardımcı, sektörün gündemine bomba gibi düşen intifalara ilişkin Kurum kararını değerlendirdi. Kararın amacının mevcut duruma göre rekabetin daha da arttırılması olduğunu dile getiren Yardımcı, istasyonun işletmesinin istasyon sahibi tarafından başka birisine devredilmesi durumunda, intifa sözleşmesinin 5 yılla sınırlandırılmasının söz konusu olmadığını söyledi.
Öncelikle Rekabet Kurulu’nun almış olduğu kararın içeriği ve uygulamaya yansıyacak yönleri hakkında bilgi verir misiniz?
Bildiğiniz üzere 2002/2 sayılı Dikey Anlaşmalara İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği’nin 5. maddesi dikey anlaşmalarda yer alan rekabet etmeme yükümlülüğünün ya da daha genel ifade ile rekabet yasağının süresinin beş yılı geçmeyecek şekilde düzenlenebileceğini öngörmektedir. Ancak yalnızca sözleşmelerin beş yıl süreli olarak yapılmış olması, kimi durumlarda rekabet yasağı süresinin beş yılı aşmasının önüne geçememektedir.
İşte bu noktadan hareketle Rekabet Kurulu, 5.3.2009 tarihli kararlarında, intifa ve tapuya şerh edilmiş kira gibi sözleşmelerin rekabet yasağının süresini fiili olarak uzattığı tespitine yer verdi ve beş yılı aşan süreler bakımından bu sözleşmelerin Tebliğ ile tanınan muafiyetten yararlanamayacağını belirtti. Söz konusu gerekçe Danıştay’ın 13.5.2008 tarihli Total-Akdağ kararında da uyulması zorunlu bir mahkeme kararı olarak hukuk aleminde yer aldı.
Kararın uygulamaya yansıyacak yönü pek tabii ki intifa ve benzer etkiye sahip sözleşmelerin, bayilik sözleşmeleri ile uyumlu olarak beş yılı aşmayacak şekilde akdedilmesidir. Aksi hallerde 4054 sayılı Kanun çerçevesinde Rekabet Kurulunun soruşturma açma ve ilgili teşebbüslere idari para cezası da dahil olmak üzere yaptırım uygulama yetkisi bulunuyor. Diğer yandan muafiyetten yararlanamayan bir anlaşma 4054 sayılı Kanun’un 4. maddesi uyarınca hukuka aykırı ve yasak olarak değerlendirileceğinden yine aynı Kanun’un 56. maddesi uyarınca geçersizlik yaptırımına tabi olabilecektir.
Söz konusu kararların sektördeki mevcut yapıda ne gibi değişiklikler meydana getireceği, orta ve uzun vadede ne gibi faydalar sağlayacağı konusunda görüş ve değerlendirmeleriniz nelerdir?
Bu noktada son kararlarımız öncesinde, karşı karşıya olduğumuz tabloyu ve bu çerçevede rekabet yasağının fiilen uzaması olarak değerlendirilen hususu biraz daha açık anlatmakta fayda görüyorum. Örneğin bayi ile dağıtıcı arasında beş yıllık bir bayilik anlaşması yapıldığını düşünelim; normal koşullarda bu bayinin beş yıllık süre sonunda rakip bir dağıtıcı şirket ile anlaşma yapabilme imkânının olması gerekir. Yine örnekleyecek olursak, 15 yıllık bir intifa hakkının varlığında, bayi, istasyonun mülkiyeti kendisine ait olmasına rağmen 15 yıl boyunca rakip bir dağıtıcı ile çalışma imkânı bulamıyordu. “Rekabet yasağının fiilen uzaması” olarak nitelediğimiz durum verdiğimiz bu örnekte ifadesini bulmaktadır. Yani ortada biri bayilik sözleşmesi diğeri ise intifa sözleşmesi olmak üzere iki ayrı sözleşmeden oluşan tek bir anlaşma bulunuyor ve bu anlaşma nedeni ile bayi 15 yıl süre ile rekabet etme yasağına tabi oluyor. Pazarda yer alan bayilerin yaklaşık yüzde 90′ının bu şekilde anlaşmalarla bağlanmış olması ise pazarın potansiyel rakiplere kapanması sonucunu doğuruyor. Rekabet hukukunda biz buna “piyasa kapama etkisi” diyoruz ve bu şekilde yapılanan piyasalarda rekabet seviyesinin önemli ölçüde azaldığını söylüyoruz.
Mevcut yapıda ne gibi değişiklikler meydana geleceği konusuna dönersek; öncelikle istasyon sahipleri her beş yılda bir mevcut dağıtıcı ile anlaşmalarını yenileme ya da daha iyi sözleşme koşulları sunan alternatif dağıtıcı şirketlerle çalışma imkânına sahip olacaklar. Dolayısıyla bayinin seçim olanakları artacak. Diğer yandan ise; özellikle pazara nispeten yeni giren ya da pazarda görece küçük paya sahip dağıtıcı şirketlerin, hali hazırda teklif dahi götüremedikleri istasyonlarla bayilik anlaşması yapma şansları olacak.
Böylece pazarda güçlü konumda yer alan dağıtıcı şirketlerin sayısının ve dolayısıyla rekabet düzeyinin artmasını beklemenin yanlış olmayacağını düşünüyorum. Bu doğrultuda pazarın mevcuda kıyasla daha rekabetçi bir yapıya kavuşmasını öngörüyoruz. Rekabet düzeyi arttıkça bunun son kullanıcıya daha düşük fiyat, daha yüksek kalite ve hizmet standartları olarak yansıması kaçınılmaz olacaktır.
Rekabet Kurumu’nun kararı doğrultusunda, mevcut intifa sözleşmeleri ile bundan sonra imzalanacak sözleşmelerin geçerlilik süresi hakkında bilgi verir misiniz?
Karardan da görebileceğiniz üzere; 18 Eylül 2005 tarihinden önce yapılan sözleşmeler bakımından muafiyetten yararlanma süresi 18 Eylül 2010 tarihinde sona eriyor. 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu’na göre akaryakıt piyasasında dağıtıcılar ile bayiler arasında imzalanan bayilik sözleşmeleri her koşulda rekabet yasağı içerdiği için, bayilik sözleşmelerinin ve bağlantılı intifa, kira ve benzer etkiye sahip sözleşmelerin bu tarihten önce yenilenmesi ya da sona erdirilmesi gerekiyor.
18 Eylül 2005 tarihinden sonra yapılan sözleşmeler için ise yapıldıkları tarihten itibaren beş yıl uygulama süresi bulunuyor. Örneğin 1 Ocak 2007 tarihinde yapılan bir sözleşmenin muafiyetten yararlanabileceği son tarih 1 Ocak 2012′dir. Dolayısıyla muafiyet koşullarının dışına çıkılmaması için sözleşmelerin bu zaman kısıtına uygun şekilde düzeltilme zorunluluğu bulunuyor.
Bu arada söz konusu beş yıllık sürenin, bayinin rekabet yasağına tabi tutulabileceği üst sınır olarak değerlendirmek gerektiğini de vurgulamakta fayda var.  Bunu dilerseniz bir örnek ile açıklayalım: 1.1.2006 tarihinde 3 yıllık bayilik sözleşmesi ve 10 yıllık intifa sözleşmesi imzalandığını varsayalım. Taraflar arasındaki bayilik sözleşmesi 1.1.2009 tarihinde 5 yıllık bir süre için yenilenmiş dahi olsa; bayi üzerindeki rekabet yasağı intifa sözleşmesi nedeniyle hiç kesintiye uğramamış olacağı için, bayilik ve intifa sözleşmelerinin muafiyetten yararlanma süresi 1.1.2011 tarihinde sona erecektir.
Bir diğer önemli hususa da bu vesileyle değinmek istiyorum.
“ Rekabet Kurulu her türlü intifa veya kira sözleşmelerinin muafiyetten yararlanma süresini beş yılla sınırlamıyor. 2002/2 sayılı Tebliğ açısından bir değerlendirilme yapılabilmesi için taraflar arasında dikey bir anlaşmanın varlığı gerekmektedir. Daha önce de belirttiğim gibi akaryakıt sektörü açısından bayilik ya da işleticilik anlaşmaları birer dikey anlaşma niteliğindedir. Dolayısıyla taraflar arasındaki dikey ilişkiyi kuran bayilik sözleşmesi gibi bir sözleşme yokken, intifa veya benzer nitelikteki sözleşmenin beş yılla sınırlandırılması söz konusu değildir. “
Yine bu konuyu da kısa bir örnekle açmakta fayda görüyorum.
Örneğin; istasyon sahibi A, istasyonu üzerinde dağıtıcı D’ ye 20 yıl süreli intifa hakkı tanımıştır. Bununla birlikte A istasyonu kendisi işletmeyi tercih etmemektedir. Bu durumda D, üçüncü bir B kişisi ile bayilik sözleşmesi yaparak istasyonun işletme hakkını vermiştir. Böyle bir durumda, A’ nın D’ ye tanıdığı 20 yıl süreli intifa hakkının 5 yıl ile sınırlandırılması söz konusu değildir.
Rekabet Kurulu’nun kararının unsurlarından birisi de “Bayilik sözleşmesi ile bağlantılı kredi sözleşmeleri, ekipman ve uzun süreli kira sözleşmeleri ya da uzun süreli intifa hakkı gibi şahsi ya da ayni haklar da rekabet yasağının süresini fiilen uzatacak şekilde kullanılamayacak” şeklinde.
Bu durumda bayilik sözleşmesi, intifa sözleşmesi, kredi sözleşmesi ya da kira sözleşmeleri arasındaki süre uyumu nasıl sağlanacak? Örneğin, dağıtım şirketi ve bayi arasındaki mevcut diğer sözleşmeler, intifa sözleşmesinden önce biter ve taraflardan birisi de bu sözleşmeleri uzatmak istemezse, intifa sözleşmesinin geçerlilik durumu ve bağlayıcılığı ne olacak?
Burada dikey anlaşmayı oluşturan asli unsurun dağıtıcılar ile bayiler arasında imzalanan bayilik ya da işleticilik sözleşmeleri olduğunu unutmamak gerekiyor. Dolayısıyla bayilik ya da işleticilik sözleşmelerinin sürelerinin en fazla beş yılla sınırlandırılması, diğer sözleşmelerin ise; uygulamanın fiili olarak bu süreyi geçmesine neden olmayacak şekilde düzenlenmesi gerekmektedir.  Yukarıda da belirtildiği üzere beş yılı aşan süreler bakımından intifa sözleşmeleri 2002/2 sayılı Tebliğ ile tanınan muafiyet koşullarının dışına çıkacaktır.
Diğer taraftan verdiğiniz örnek ile ilgili bu aşamada genel bir değerlendirme yapmanın sağlıklı olmayacağını düşünüyorum. Sonuçta bayi ile dağıtıcı arasında akdedilmiş çok çeşitli sözleşme türleri olabilir. Bu nedenle bahsettiğiniz durum, Kurul’un önüne gelebilecek bir dosyaya ilişkin olarak yapılacak etraflı inceleme neticesinde ve ancak o dosya özelinde değerlendirilebilecek bir husustur.

Şenalpözer