AİLENİN KORUNMASI

 08.03.2012 tarihinde gelen 6284; “Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun”

20.03.2012 tarihinde RG’de yayınlanarak yürürlüğe giren, 6284 sayılı yasanın amacı, “Şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak tedbirlere ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.” şeklinde zikredilmiş; kadınlara yönelik cinsiyete dayalı şiddeti önleyen ve kadınları cinsiyete dayalı şiddetten koruyan özel tedbirlerin ayrımcılık olarak nitelendirilemeyeceği belirtilmişse de kanunun amacı zikredilirken ‘ şiddete uğrayan ve şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların…’ korunacağı belirtilerek, kadınlar özellikle vurgulanmış ve yine yasada,  Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu ile ulusal, bölgesel ve yerel yayın yapan özel televizyon kuruluşları ve radyoların ayda en az doksan dakika kadınların çalışma yaşamına katılımı, özellikle kadın ve çocukla ilgili olmak üzere şiddetle mücadele mekanizmaları ve benzeri politikalar konusunda Bakanlık tarafından hazırlanan ya da hazırlattırılan bilgilendirme materyallerini yayınlamak zorunda oldukları ve ilköğretim ve ortaöğretim müfredatına, kadının insan hakları ve kadın-erkek eşitliği konusunda eğitime yönelik dersler konulacağının da va’zolunmuş olması yasanın daha çok kadınlara yönelik şiddet ve bu şiddetin önlenmesi amacıyla düzenlendiğini hissettirmektedir.

www.habervaktim.com haber sitesinde 03.11.2008 tarihinde yer alan “Erkek Sığınma Evi'ne sığınan sığınana” başlıklı haberi, olaya erkekler tarafından da bir pencere açabilmek ve 6284 sayılı yasanın getirdiği düzenlemelerin hayatın içinde var olan sorunlara dokunup dokunamayacağı hakkında farkındalığı bu haber ile sağladıktan sonra yasanın hükmettiği düzenlemeleri incelemek adına paylaşmak isterim. “Konya’daki Erkek Sığınma Evi, şimdiye kadar 3 bin erkeği ağırladı. Buraya gelen erkeklerin çoğu, işsizlik veya yetersiz maaş yüzünden eşlerinin horlanmasına maruz kalanlar. Eşlerinden “Yine mi iş bulamadın? Ne biçim erkeksin! Milletin kocaları eşine her şeyi alıyor” gibi “psikolojik şiddet” gören erkekler çareyi sığınma evine sığınmakta buluyor. Sığınma evleri erkekle doldu! Konya’da 2001 yılında kurdukları “ Erkek Sığınma Evi” konusunda bilgi veren Şefkat- Der Genel Başkanı Hayrettin Bulan, şimdiye kadar üç bin erkeğe yardım ettiklerini söyledi. Kadına fiziksel, erkeğe psikolojik şiddet, Sığınma evlerinde kalan erkek ve kadınlar arasında bir araştırma yaptıklarını vurgulayan Bulan, “Kadınlar fiziksel, erkekler ise psikolojik şiddete uğruyor. Erkekler arasında da fiziksel şiddete uğrayanlar var. Ancak kadınlara oranla bu sayı çok az. Bize sığınan erkekler, eşleri tarafından horlandığı için bu duruma daha fazla dayanamayıp evlerinden uzaklaşıyor” diye konuştu. Çare evden kaçmak, “    Yine mi iş bulamadın?”, “ Sen ne biçim erkeksin”,  “Milletin kocaları eşlerine her şeyi alıyor” gibi ekonomik doyumsuzluk yuva yıkımına neden oluyor”  ifadelerini kullanan Bulan, genelde bu durum karşısında erkeğin ya şiddete başvurduğunu ya da çareyi evden kaçmakta bulduğunu dile getirdi. Bulan, erkeklerin gurur meselesi yapıp bu tür sorunları hiç kimse ile paylaşmadığını, şiddetin erkek ve kadın diye bir ayrım yapmadığını sözlerine ekledi. Karısından dayak yiyeni bile var, Şu anda erkek sığınma evinde kalan erkeklerin önemli bölümünün, horlandığı ve psikolojik baskıya maruz kaldığı için eşinden ayrıldığını ve Sığınma Evine geldiğini söylüyor. Yaklaşık 2 yıl önce, İstanbul’da karısından sürekli dayak yediğini öne süren A.A., evinden ayrılarak Erkek Sığınma Evi’ne yerleşti. 8 aylıkken annesi tarafından terk edilen 2 yaşındaki Fatih ve babası Durmuş Ö.’de bir müddet Sığınma Evinde kalanlar arsında."

Habere baktığımızda bizim değerlerimiz ile yetişen erkeklerimizin yapıları gereği içinde oldukları bu gibi durumları, kadınlar kadar ifşa etmek istemeyecekleri tartışma götürmez bir gerçekken haberde yer alan ve ortaya çıkabilen bu rakamlar bile erkekler açından azımsanmayacak seviyededir.  Erkekler açısından ailede görülen öncelikle psikolojik şiddet, çoğu kez de buna bağlı olan kadına yönelik fiziki şiddet her iki tarafa ve aile kurumuna zarar vermektedir; ancak bu menfi durum zarar gören/gördüğünü iddia eden kişinin hiçbir delil dahi göstermesine gerek kalmadan kayrılıp, cesaretlendirilmesi sözde şiddet uygulayan kişinin ise cezalandırılmasına karar verilmesi, bu cezaların ağırlığının artırılması ile aşılamayacaktır.

Ülkemiz gerçeği olan, aile içinde yaşanan ve bazen de çok üzücü, geri dönülmesi imkansız sonuçlara neden olan şiddetin çözümü için pahalı, köklü bir çözüm sağlamayacak ve kolluk ile yargının iş yükünü çok fazla ağırlaştıracak olan düzenlemeler getirilmesi kanaatimce yasa başlığında yer alan ‘Ailenin Korunması’ kavramına hizmet etmeyecek, toplumumuzdaki yaraya kalıcı bir merhem olamayacak hatta bu düzenlemelerin, somut olayın şartları düşünülmeden uygulanması halinde aile kurumunun da zedeleneceği düşüncesindeyim. Şöyle ki;

Günümüz insanları, ayrılığı hatta boşanmayı çok olağan görmekte, en ufak olayda köprüleri atabilmekte, aileye verilen değer her geçen gün tükenmektedir. Eşler evliliği adeta üstünlük yarışı, evde kimin sözü geçecek oyununa dönüştürmekte, durum bu haldeyken çok küçük bir olayda eşler birbirine resti çekebilmekte, karşı tarafın burnunu nasıl sürttürürüm diye düşünerek, planlar yapmaktadır. Bu durumda da taraflar, hiçbir delil ya da belge dahi aramadan kendisine kol kanat gerecek olan bu hükümlere anın kızgınlığı ile yarını hiç düşünmeden talip olabileceklerdir. Şöyle ki; taraflar aralarının düzelmesine sebep olmayacak; evi terk eden, karşı tarafın cezalandırılması için elinden gelen her şeyi yapan kişi ömür boyu maddi yardım alamayacak ya da bu kişiye sonsuza dek barınma imkânı da sağlanmayacak ve bu kişi belki de kendi yaşamını idame ettiremeyeceği için hoşnut olmadığı, ancak düzelmesi için uğraşmayıp çözümü kaçmakta, karşı tarafı cezalandırmakta bulduğu birlikteliğine geri dönmek zorunda kalacak; evine geldiğinde de diğer taraf evi terk eden bu kişiyi büyük ihtimalle seni çok özledim diye karşılamayacaktır. Belki de bu kişinin evine dönmesini dahi beklemeden en ufak bir sorunda evini terk eden bu kişiyle birlikteliklerini sonlandırma kararı alacak, aile kurumu da bu kararla çözülecektir.

6284 sayılı yasanın şiddet sorununa çözüm olması adına getirdiklerine bakarsak;

Yasada şiddet mağduru ve şiddet uygulayanlar hakkında istem üzerine veya resen koruyucu ve önleyici tedbirlerin en kolay ve en çabuk ulaşılabilecek yer hâkiminden, mülki amirden ya da kolluk biriminden talep edilebileceği belirtilmiş ve tedbirler gösterilmiştir.

Kanun kapsamında korunan kişilere ilişkin olarak yer verilen koruyucu tedbirler; Barınma, geçici maddi yardım, rehberlik ve danışmanlık hizmeti verilmesi, çocuklarına kreş sağlanması, sigortalı olmamaları halinde sağlık giderlerinin karşılanması, iş yerinin değiştirilesi, müşterek yerleşim yerinden ayrı yerleşim yeri belirlenmesi, korunan kişinin talebi olmasa bile resen nafaka bağlanması, aile konutu şerhi konulması ile korunan kişi açısından hayati tehlikenin varlığı halinde kimlik ve ilgili bilgilerinin değiştirilmesine karar verilebileceği düzenlenmiştir.

Bu şekilde kanun kapsamında korunan kişilerle ilgili olarak koruyucu tedbirler sıralandıktan sonra, şiddet uygulayan kişiler açısından da önleyici tedbirlerden birine veya bir kaçına hâkim tarafından karar verilebileceği düzenlenmiştir. Bu tedbirler; şiddet mağduruna yönelik olarak şiddet tehdidi, hakaret, aşağılama veya küçük düşürmeyi içeren söz ve davranışlarda bulunmama, müşterek konuttan veya bulunduğu yerden derhâl uzaklaştırılması ve müşterek konutun korunan kişiye tahsis edilmesi, korunan kişilere, bu kişilerin bulundukları konuta, okula ve işyerine yaklaşmaması, çocuklarla ilgili daha önce verilmiş bir kişisel ilişki kurma kararı varsa, kişisel ilişkinin refakatçi eşliğinde yapılması, kişisel ilişkinin sınırlanması ya da tümüyle kaldırılması, gerekli görülmesi hâlinde korunan kişinin, şiddete uğramamış olsa bile yakınlarına, tanıklarına ve kişisel ilişki kurulmasına ilişkin hâller saklı kalmak üzere çocuklarına yaklaşmaması, korunan kişinin şahsi eşyalarına ve ev eşyalarına zarar vermemesi, korunan kişiyi iletişim araçlarıyla veya sair surette rahatsız etmemesi, bulundurulması veya taşınmasına kanunen izin verilen silahları kolluğa teslim etmesi, silah taşıması zorunlu olan bir kamu görevi ifa etse bile bu görevi nedeniyle zimmetinde bulunan silahı kurumuna teslim etmesi, korunan kişilerin bulundukları yerlerde alkol ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmaması ya da bu maddelerin etkisinde iken korunan kişilere ve bunların bulundukları yerlere yaklaşmaması, bağımlılığının olması hâlinde, tedavi edilmesi tedbirleridir.

Yasa şiddet veya şiddet uygulama tehlikesinin varlığı halinde bu durumu resmi makam ve mercilere herkesin ihbar edebileceği düzenlenmiştir.

Yasada tedbir kararlarının ilk defasında 6 ay için verilebileceği; ancak şiddet veya şiddet uygulama tehlikesinin devam edeceğinin anlaşıldığı hallerde tedbir süresinin veya şeklinin değiştirilmesine, tedbirin ortadan kaldırılmasına veya aynen devam etmesine karar verilebileceği belirtilmiştir.

Kanunda tedbir kararlarının uygulanmasında hâkim kararı ile teknik araç ve yöntemlerin kullanılabileceği; ancak bu suretle kişilerin ses ve görüntülerinin dinlenemeyeceği, izlenemeyeceği ve kayda alınamayacağı da aynı madde ile düzenlenmiştir. Burada bahsi geçen teknik araç ve yöntemler, şiddet uygulayan kişiye yönelik elektronik kelepçe veya bileklik, korunan kişinin sabit ev içi ikaz cihazı ya da mağdura hareket özgürlüğü tanıyan ev dışında da kullanılabilen telefon görünümlü mobil cihazların kullanılması gibi yöntemlerle tedbir kuralların uygulanabileceğidir.

Ayrıca, yasada koruyucu tedbir kararı verilmesi için, şiddetin uygulandığına dair delil veya belge aranmayacağı, önleyici tedbir kararlarının geciktirilmeksizin verileceği va’zolunmuştur.

Şiddet uygulayan hakkında verilen tedbir kararına aykırı davranılması halinde ise yasa, ihlal edilen tedbirin niteliğine ve aykırılığın ağırlığına göre aykırı davranan kişinin 3 günden 10 güne kadar zorlama hapsine tabi tutulacağı, bu aykırılığın devamı halinde ise bu sürenin 15 günden 30 güne kadar olacağı; ancak toplamda bu sürenin 6 ayı geçemeyeceği, zorlama hapsine ilişkin kararların da Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yerine getirileceği vazolunmuştur.

İlgililer, bu tedbir kararlarına karşı kararın tefhim ya da tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde aile mahkemesine itiraz edebilecekler; itiraz hakkında Aile mahkemesi de 1 hafta içinde kesin olarak karar verecektir.

Koruyucu ve önleyici tedbirlerin etkin olarak uygulanması için Bakanlığa, tercihen kadın uzman personelin görev yaptığı ve 7 gün 24 saat görev yapacak olan destek ve izleme hizmetlerinin verileceği merkezleri kurma görevi verilmiştir. Kamu kurum ve kuruluşları ile diğer gerçek ve tüzel kişilere, bu kanunun uygulanmasıyla ilgili olarak kendi görev alanına giren konularda iş birliği ve yardımda bulunmak ile alınan tedbir kararlarını ivedilikle yerine getirme yükümlülüğü yüklenmiştir.

Toplumumuzda var olan şiddet olgusunun önemsenmesi ve sorunun çözümü için bu şekilde adımlar atılması elbette ki önemlidir; ancak sorun karşısında yalnızca verilecek olan cezaların artırılması ve insanların içine bu şekilde korku salınması ile de sorun çözüme kavuşmayacak, yasa ile getirilen bu düzenlemeler titizlikle tatbik edilmediği zaman da,  birey korunmaya çalışılırken aile önemini yitirecek ve bu durum toplumun yapı taşı ailenin çözülmesine yol açacağı için toplum zedelenecektir.

Bu sebeple sorunun çözümü için birey odaklı hareketle yasaları değiştirmek ve müeyyideleri ağırlaştırmak yeterli olmayıp, bunun yerine şiddet olaylarının toplumsal sebeplerinin iyileştirilmesi ve ortadan kaldırılması için çalışmalar yürütülmelidir. Mesela; şiddetin gözle de görünen önemli sebepleri arasında yer alan uyuşturucu ve alkol bağımlılığı kontrol altına alınmalı, eşleri birbirine düşüren işsizlik sorununa çözüm aranmalı, toplumsal refah ve eğitim artırılarak, insanların manevi açıdan da doyuma ulaştırılması ve toplumumuzda aile bilincinin oluşturulması sağlanmalıdır. Kadınlarımız evlilik ve ailenin değeri konusunda bilinçlendirilerek kadına yönelik fiziksel şiddetin önemli sebeplerinden olan, erkeğe yönelik psikolojik şiddetin bu şekilde önüne geçilmelidir. Aile içinde kadın ve erkeğin ayrı ayrı önemi ve değeri hakkında toplumumuz bilinçlendirilmelidir. Ancak bu bilinç, yasada soruna çözüm olarak getirilen, çocuklara kadın erkek eşitliği konusunda ders verilerek sağlanamayacaktır. Çocuklar büyüyünce kadın yine her kafası attığında biz eşitiz diye küçük problemleri dahi büyütecek, erkekte bir müddet sabredip dayanamadığı noktada eşitsek gel o zaman diye kadını ele alacaktır. Kadında benim kadın olarak insan haklarım var dedikten sonra ne olduğunu anlamadan hayatları ayrılacaktır.

Şiddetin çözümü için çocuklara aşılanmak istenen bu kadın erkek eşitliği kavramı da bana hiçbir zaman gerçek gelmedi; çünkü kadın ile erkek eşit değildir. Her ikisinin de yaratılışları gereği birbirinden üstün ya da aşağı oldukları noktalar vardır. İşte çocuklarımıza tam da bunun anlatılması; kadının daha nazik, korunması, yıpratılmaması, şefkat ve ilgi görmek isteyen ve sevilmesi gereken taraf olduğu anlatılmalıdır, erkekler ayeti kerime ile uyarılmıştır. "Kadın kaburga kemiğinden yaratılmıştır. Hep seni hoşnut edecek şekilde davranamaz. Eğer ondan faydalanmak istersen bu haliyle faydalanabilirsin. Şayet doğrultayım dersen kırarsın. Kadının kırılması da boşanmasıdır." (Müslim, Radâ 59) Kadınlarda bilmelidirler ki erkekler kendileri için koruyucudur.  “ Erkekler, kadınlar üzerine kavvamdır (koruyup gözeten).” (Nisa, 34) buna karşılık da kadınlarımıza, erkeğin aileye kattıkları karşısında saygıyı ve yine sevgiyi hak eden taraf olduğu anlatılmalıdır, kısacası insanlara nasıl hoşgörü ile yaklaşılabilecekleri, kadın ve erkeğin birbirlerine muhtaç oldukları anlatılmalıdır. “Sükûna ermeniz için size kendinizden zevceler yaratması ve aranıza sevgi ve merhamet koyması onun (kudretinin delillerindendir) ayetlerindendir. Şüphesiz ki bunda düşünen toplumlar için ibretler vardır.” (Rum, 21) Ayeti kerimede de anlatıldığı gibi kadın ve erkek birbirlerinde sükûna ereceklerdir; ancak birbirlerine sevgi ve merhamet gösterirlerse.

Dünya ve ahiret mutluluğumuza ulaşabilmemiz için en büyük yol göstericimiz olan Kur’an-ı Kerim’de sadece birkaç tanesini yazımda paylaştığım gibi erkek ve kadınların bir diğeri hakkında uyarıldıkları pek çok ayeti kerime vardır. Bize her zaman her konuda en doğru olanı emrettiği için de çocuklarımızın İslami bilinçle yetiştirilmesinin bu konunun da asli ve köklü çözümü olacağı kanaatindeyim.

Son olarak da üniversitedeyken kıymetli bir hocamın anlatmış olduğu bir anısını bizim de kulağımıza küpe olması açısından paylaşmak isterim. Eski bir erkek öğrencisi, yine kendisi ile aynı sınıfta olan bayan arkadaşı ile mezun olduktan ve aradan uzun yıllar geçtikten sonra evlenmeyi düşünmüş ve bunun için her ikisini de tanıyan hocamdan yardım istemiş. Hocam durumu bayan öğrencisi ile paylaşıp buradan da olumlu yanıt gelince öğrencileri evlenmeden önce, kendini sorumlu da hissettiği için almış karşısına. Elinde onlar için getirdiği; bir kutu ve bir lastik? Öğrencilerine bakmış sonra lastiği alıp çekmiş iki ucundan, lastik gerilmiş bakın çocuklar demiş, evlilik bu lastik gibidir. Her ikinizde farklı yönlere çekerseniz bir müddet dayanır ve nihayetinde kopar… Bunun olmaması için biriniz gerdiğinizde diğerinin ona doğru gitmesi lazım demiş ve kutuyu açıp içindeki küpeleri çıkardıktan sonra bu da kulağınıza küpe olsun diyerek düğün hediyesi olduğunu söylediği küpelerle birlikte lastiği kendilerine vermiş. 

Son olarak da Peygamber Efendimiz (a.s.m.)’in Arafat’ta bütün insanlığa seslendiği hutbesinden bir alıntı ile yazımı bitirmek istedim:

“ Ey insanlar!

Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah’tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları, Allah’ın emaneti olarak aldınız ve onların namusunu kendinize Allah’ın emri ile helâl kıldınız. Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, kadınların da sizin üzerinizde hakkı vardır.”

  • Diğer Yazılar

Şenalpözer