BANKANIN İNTERNET BANKACILIĞINDA KENDİSİNİN VE MÜŞTERİLERİNİN GÜVENLİĞİNİ SAĞLAYACAK GÜVENLİK ENSTRÜMANLARINI KULLANMASININ ZORUNLU OLMAMASI - BANKANIN ZARARDAN SORUMLULUĞU

T.C. YARGITAY

 

11.Hukuk Dairesi

Esas:  2009/14338

Karar: 2011/7217

Karar Tarihi: 14.06.2011

 

 

ALACAK DAVASI - BANKANIN İNTERNET BANKACILIĞINDA KENDİSİNİN VE MÜŞTERİLERİNİN GÜVENLİĞİNİ SAĞLAYACAK GÜVENLİK ENSTRÜMANLARINI KULLANMASININ ZORUNLU OLMAMASI - BANKANIN ZARARDAN SORUMLULUĞU - EKSİK İNCELEME - HÜKMÜN BOZULDUĞU

 

ÖZET: Bankanın internet bankacılığında kendisinin ve müşterilerinin güvenliğini sağlayacak güvenlik enstrümanlarının kullanılmasını zorunlu kılmayıp, davacının inisiyatifine bırakması zararın doğmasında başlıca etken olup, davalı bankanın zarardan sorumlu olduğu açıktır. Mahkemece, tüm kusurun davalı bankada olduğunun kabulü ile neticesine göre bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.

 

(4389 S. K. m. 10) (5411 S. K. m. 61) (818 S. K. m. 306, 307, 372)

 

Dava: Taraflar arasında görülen davada Kartal 4. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce verilen 24/06/2009 tarih ve 2008/401-2009/244 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi İhsan Akgül tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

 

Karar: Davacı vekili, müvekkilinin davalı bankada bulunan hesabından internet şifresi girilmek suretiyle tanımadığı bir kişinin adına kredi kartından havale yapıldığını, ayrıca kredi kartından cep telefonlarına kontör yüklendiğini, bu nedenle davalı bankaya 4.546,36 TL ödeme yapmak zorunda kaldığını ileri sürerek, anılan bedelin ve 2.000 TL manevi tazminatın temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.

 

Davalı vekili, davacının kişisel bilgilerini koruyamaması nedeniyle oluşan zarardan müvekkilinin sorumlu olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

 

Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacının kişisel bilgilerini iyi koruyamaması nedeniyle gerçekleşen zarardan davalının sorumluluğunun bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.

 

1 - Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve olayda manevi tazminat koşullarının oluşmamış bulunmasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.

 

2 - Bankalar kendilerine yatırılan paraları mudilere istendiğinde veya belli bir vadede ayni veya misli olarak iade etmekle yükümlüdür (4491 Sayılı Yasa ile değişik 4389 Sayılı Bankalar Kanunu 10/4 ve 5411 Sayılı Bankacılık Kanunu'nun 61. maddesi). Bu tanımlamaya göre, mevduat ödünç ile usulsüz tevdi sözleşmelerinin niteliklerini taşıyan kendine özgü bir sözleşmedir BK. 306 ve 307. maddeler uyarınca ödünç alan, akdin sonunda ödünç verilen parayı eğer kararlaştırılmışsa faizi ile iadeye mecburdur. Aynı Yasa'nın 372/1. maddesi uyarınca usulsüz tevdide paranın nefi ve hasarı mutlak şekilde saklayana geçtiği için ayrıca açıklamaya gerek kalmadan saklayan bu parayı kendi yararına kullanabilir. Bu açıdan değerlendirildiğinde, usulsüz işlemle çekilen paralar aslında doğrudan doğruya bankanın zararı niteliğinde olup, mevduat sahibinin bankaya karşı alacağı aynen devam etmektedir. Usulsüz işlemlerin gerçekleşmesinde ispatlandığı takdirde mevduat sahibinin müterafik kusurundan söz edilebilir ve banka bu kusur oranı üzerinden hesap sahibinin alacağından mahsup talebinde bulunabilir.

 

Somut olayda mahkemece benimsenen bilirkişi raporunda, davacının hesabından çekilen paranın, davacının internet bankacılığı işlemlerinde sanal klavye kullanmaması ve İP kısıtlaması yapmaması nedeniyle şifresini ve kişisel bilgilerini internet bankacılığı suretiyle dolandırıcılık yapanlara kaptırdığı, davalı bankanın bunda kusurunun bulunmadı belirtilmiş ise de, davacıya ait para, davalı bankaya karşı gerçekleştirilen sahtecilik işlemi ile hesaptan bir başka hesaba havale edilmiş olması nedeniyle, bu durum davalı bankayı aldığı mevduatı iade etme yükümlülüğünden kurtarmayacağı gibi, ispat yükü kendisinde olan davalı banka, davacıya vermiş olduğu şifre ve parolanın davacının kusuru ile ele geçirildiğini kanıtlayamamıştır. Davalı bankanın internet bankacılığında kendisinin ve müşterilerinin güvenliğini sağlayacak güvenlik enstrümanlarının kullanılmasını zorunlu kılmayıp, somut olayda davacının inisiyatifine bırakması zararın doğmasında başlıca etken olup, davalı bankanın zarardan sorumlu olduğu açıktır.

 

Bunun yanında, davacıya güvenlik enstrümanlarını kullanmadan işlem yapma yetkisinin davalı banka tarafından verilmiş olması karşısında, bunları kullanmadan işlem yapan davacının meydana gelen zararda müterafik kusuru olduğunun kabulü de mümkün değildir.

 

Bu durumda mahkemece, tüm kusurun davalı bankada olduğunun kabulü ile neticesine göre bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.

 

Sonuç: Yukarıda (1) no'lu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) no'lu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle kararın, davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 14.06.2011 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

  • Diğer Yazılar

Şenalpözer